8 Nisan 2010 Perşembe

Niğde

NİĞDE


Niğde ili, kaplıca ve içmeler açısından oldukça zengin sayılır. Her biri ilin ekonomik hayatına etki eden birer merkez durumundadır. Özellikle Çiftehan ve Kemerhisar'daki şifalı sular, yurdun dörtbir köşesinden gelen hastalarla dolup taş¬makta, ziyaretçilerine birer umut kapısı olmaya devam et¬mektedir.

Ulukışla ilçesine 22 kilometre uzaklıkta, Çiftehan buca¬ğında yer alan Çiftehan Kaplıcaları, Niğde'nin en öneml,i şi¬falı su kaynağıdır. Kaplıca alanının denizden 1020 metre yük¬seklikte olduğu bu bölge, tarihin çok eski dönemlerinden bu yana ününü korumuş ve tedavi olmak isteyenlerin istilasına uğramıştır.


Yapılan arkeolojik araştırmalara göre; burası Etiler za¬manından beri önemli bir yerleşme merkezi olarak kullanıla gelmiştir. Kazılarda Eti, Frig, Roma devirlerine ait seramik ka¬lıntılarına rastlanmıştır. Örneğin; eski havuzun temel bölüm¬leri Roma dönemine atittir. Bugün hâlâ kullanılan havuzlu banyolar, Selçuklular tarafından yaptırılmıştır. Havuzlu ban¬yo, Selçuklu mimarisinin özgün örneklerinden birisi olarak dikkati çeker. Kadın ve erkeklere ait iki bölümden oluşan ve çiftehamam tarzında inşa edilen binanın her iki kısmı birer kubbe ile örtülüdür. Selçuklular tarafından yoğun olarak işle¬tilen ve günümüze dek ulaşan kaplıcaların en başta gelenle-rindendir. Bugünkü kaplıca binaları ise, 1974 yılında Nihat Güner ve Fuat Kınıkoğlu'nun ortaklaşa çalışmaları sonucu ya¬pılmıştır.

Çiftehan Kaplıcaları, madeni az ılıca ve içmeler grubun¬da değerlendirilmiş olup, suyu sodyum sülfat, klorür, kalsi¬yum ve radonludur. Çiftehan'da çok sayıda kaynak bulun¬makta, bunların arasında fiziksel özellikler açısından farklı¬lıklar gösteren 6 kaynak dikkati çekmektedir.

Bunlardan Çeşme Kaynağı'nın temperatürü 22°C, rad¬yoaktivitesi 11.23 emandır. Suyu, oligometalik acı bir sudur, bileşimi diğerleriyle benzer özellikler gösterir. Ancak içerdi¬ği tuz miktarı daha azdır. Suyun içine az miktarda karbondi¬oksit katıldığı takdirde sofra suyu olarak değerlendirilebile¬cek bir sudur. Bu şekliyle kullanıldığında diüretik etki göste¬rir.

Çelikli Kaynak, Mahmut Suyu, Kükürtlü Kaynak, Çamaşırlık Kaynağı ve Çiftehan Boru Suyu olarak adlan¬dırılan diğer kaynakların temperatürleri 22-53°C, pH değerle¬ri 7.3-7.9, radyoaktiviteleri 1.1-11.23 eman arasında değiş¬mektedir. Bileşimleri hemen hemen birbirinin aynıdır. Bunlar, litrede 2 gram civarında total mineralizasyon içeren acı sular¬dır. 'Acı Su' deyimi, bilindiği gibi toprak alkali sülfatlı sulara verilen bir isimdir. Yüzeye çıkarken geçtiği tabakalardan az miktarda tuz yüklenmiş olduğundan, Çiftehan suları tuzlu acı sular alt grubuna da girer. Termaliteleri yüksektir. Gazla¬rı yoktur. Bu içerikleriyle, halkın da alışageldiği şekilde, ön¬celikle dış uygulamalarda değerlendirilme yoluna gidilmeli¬dir. Bu uygulamalar, özellikle lokomotör sistemin ağrılı has¬talıklarına iyi gelir.

Burada bir konuya değinmekte yarar vardır: Romatizma denildiği zaman halk daima homojen bir hastalığın varlığını düşünür. Aslında, romatizma adı altında çok sayıda sendrom grubu bulunmaktadır. Bunların ortak özellikleri, evolüsyonla-rının başlangıcında, ortasında veya sonunda, lokomotör sis¬temin ağrı ve tutukluklarıyla ilgili tabloda yer almalarıdır. Kürler, romatizmal sendromların akut devrelerinde kontr-en-dikedir. Genellikle halkın 'Sarı su' diye adlandırdığı, eklemler¬de sıvı toplanması vakalarında kaplıca tavsiye edilmez. Aktif dönem geçirildikten sonra, ayrıca ileri yaşlarda görülen çeşit¬li nedenlere bağlı artroz denilen eklem kireçlenmesi veya de-jeneratif romatizmalarda, bazı bel fıtıklarında, buna bağlı si¬yatik ağrılarında, kalça eklemi kireçlenmelerinde bu kürler¬den fayda sağlanır. Bu arada spaztik kolitler, karın içinde spazmdan doğan ve lezyona bağlı olmayan ağrılı sendromlar endikasyon yönünden dikkate alınabilir. Bu suların, böbrek taşlarının düşmesi esnasında üreter üzerinde spazmodik et¬kisi beklenir. Soğutularak içme kürleri şeklinde kullanılması da önerilebilir. Bu kürlerde sular, karaciğer ve safra kesesi üzerinde hafif bir etki oluşturabilirler. İçme kürlerinin bu te¬siriyle, banyo uygulamalarının sedatif etkisi birleştirildiğin¬de, safra kesesi taşları, karaciğer iltihap sekelleri, kolesistek-tomi belirtileri endikasyon kazanırlar.

Banyo tedavisi; romatizma, kadın hastalıkları, nevralji, nevrit, polinevrit ve deri hastalıklarına iyi gelir. Sudaki bro- t mür nedeniyle teskin edici bir etkisi vardır. İçme tedavisi ise; böbrek ve metabolizma bozukluğundan ileri gelen şişmanlık ve gut gibi hastalıklara önerilir. İçildiğinde laksatif etki eder. Özellikle, cilt hastalıkları üzerinde yaptığı olumlu etki, Mısır Kraliçesi Kleopatra'nın bu kaplıcalara kadar gelerek yıkandığı ve güzelliğini ona borçlu olduğu söylencesinin çıkarılmasına neden olmuştur. Bunun doğru olup olmadığı her ne kadar tartışılacak bir konu olsa da, kaplıca sularının şifalı olduğu, tedavi görenlerin vücutlarının güçlendiği, zindelik kazandığı bir gerçektir.

11 Özel İdaresi tarafından işletilen Çiftehan Kaplıcala¬rında; ikisi tarihi olmak üzere beş adet genel tedavi havuzu, elli üç adet özel banyo ve çok sayıda sıra banyo bulunur. Kap¬lıcanın Fizik Tedavi Ünitesi, bu konuda gereksinimi olan has¬talara her türlü tıbbi yardımı sağlar. Konaklama, 1500 yatak¬lı tesiste yapılabilmekte ise de, ancak bu rakam bile ihtiyacı karşılayamamaktadır. 13 ayrı motel, 169 tek kişilik oda ve 75 prefabrik ev yapımı yine yeterli olmamış, son olarak iki yıl¬dızlı Otel Çiftehan devreye sokulmuştur. Termal hizmetin de verildiği otel, 50 odada 100 yataklıdır.

Ulukışla ilçesi, sıcak su kaynaklarının yanı sıra, Toros Dağları'na yakın olması nedeniyle soğuk su kaynaklarıyla da Önlenmiştir. Çiftehan Kaplıcaları'na 4 kilometre uzaklıkta, Şe-kerpınar yöresinden kaynayan Tekir Doğal Kaynak Suyu da bu kaynakların başında yer alır. Şişelendikten ^sonra yurt çapında satışı yapılan bu su, pH değeri 7.9, toplam sertlik de¬recesi 12 Fr°olan şifalı bir sudur.

Niğde'nin Bor ilçesindeki Kemerhisar İçmeleri de, yurt çapında ün yapmış bir içmedir. Bor'un 10 kilometre gü¬neyinde, Kemerhisar bucağına 2,5 kilometre uzaklıktadır.

Kemerhisar bucağı, eski Kapadokya krallığının başkenti olan Diana kentinin bulunduğu yörededir. Romalılar döne¬minde bu yöre kutsal sayıldığı için, hac maksadıyla bölgeye gelen Hıristiyanlar bu sudan içer, hatta beraberlerinde götü-rürlermiş. Bu nedenle, Kemerhisar içmeleri tarihin her döne¬minde kutsal sulardan sayılmıştır.

Deniz seviyesinden 1050 metre yükseklikte olan içme¬lerin suyu, sodyum, magnezyun, kalsiyum klorürlü ve bikar¬bonatıdır. Temperatürü 16°C, pH değeri 6.7, radyoaktivitesi 5.3 emandır.

İçme tedavisi; mide, bağırsak, karaciğer, safra ve idrar yolları hastalıklarına iyi gelir. Suyun bileşiminde yeterli ölçü¬de magnezyum iyonu da bulunduğundan, bağırsakların işle¬yiş düzenlerini olumlu yönde etkileyici özelliğe de sahiptir.

Sosyal ve yardımcı tesis sıkıntısının çekilmediği Kemer-hisar'da içme çeşmelerinin yanı sıra, konaklamanın yapılabi¬leceği 100 yatakla sınırlı bir de otel vardır. Yetersiz olduğu durumlarda bucak merkezindeki otellerden de yararlanmak mümkündür.

Niğde'nin Çiftlik ilçesi de, oldukça ilginç iki kaynağa ev sahipliği yapmaktadır. Narlıgöl'ün Sıcak ve Soğuk Su Kay¬nakları diye bilinen bu kaynaklar; ilçeye bağlı Narköy sınır¬ları içinde olup, Aksaray-Derinkuyu karayolundan ayrılan ve 2 kilometre kadar tutan tali bir yolla ulaşılan kaynaklardır.

2500 merekarelik bir alanı kaplayan Narlıgöl'ün derinli¬ği 65-70 metre civarındadır. Kaynaklar, çevresi çayır ve saz¬lıklarla kaplı gölün doğusundadır. Birinden içme, diğerinden kaplıca olarak yararlanılır. Tesis yetersizliği nedeniyle çoğun¬lukla kapalı tutulan sıcak kaynak, 65°C'de jeotermal bir su olup, yaygın bir efsaneye sahiptir.

"Vaktiyle gölün olduğu yer bir köy imiş. Köye bir dilen¬ci gelmiş, dilenmiş ve köyde bu dilenciye hiç kimse sadaka vermemiş, yardım etmemiş. Koca köyde sadece bir gelin bu dilenciye bir miktar sadaka vermiş. Dilenci geline 'Allah razı olsun' dedikten sonra, hiç geriye bakmadan kendisini takip etmesini söylemiş. Şimdiki gölün bulunduğu yerden 1 kilo¬metre kadar uzaklaştıklarında, gelin içine doğan bir hisle ge¬riye dönüp baktığında, köyün bulunduğu yerin büyük bir bö¬lümünün göl haline geldiğini görmüş. Sonra hıçkararak ağla¬maya başlamış ve üzüntüsünden oracıkta oluvermiş."

işte, bu sıcak su kaynağının gelinin gözyaşları olduğu rivayet edilir ve mezarının da bu kaynağın yanında bulundu¬ğuna inanılır. Gölün civarındaki eski yerleşim kalıntılarının da, köyden kalan evlerin harabeleri olduğu söylenir.

Narlıgöl'ün suyu kükürtlü olduğundan, uzun süre 'Acı¬göl' olarak tanımlanmış, dolayısıyla sıcak kaynak da bazı ka¬yıtlarda Acıgöl Kaplıcası olarak adlandırılmıştır. Tipik bir krater gölü olan Narlıgöl, çukurda kaldığı için ılık bir iklime sahiptir ve kış mevsiminde kar tuttuğu hiç görülmemiştir.

Niğde'deki şifalı su kaynakları sadece bunlarla sınırlı değildir. Merkez ilçe yakınlarında çok değerli birkaç maden suyu kaynağı daha vardır.

Ferhenk Müshil Maden Suyu: Sodyum klorür ve bi¬karbonat içeren suyuyla müshil etkisi gösteren çok değerli bir içmedir.

Kocapınar Suyu: Sülfath soğuk maden suları grubuna dahil olup, ayrıca kükürt ve karbondioksit içeren bir sudur. Kalp-damar, karaciğer, safra kesesi hastalıklarına ve beslen me bozukluklarına iyi gelir.

Kokarca Kaplıcası: Niğde'ye 2-3 kilometre uzaklıkta, kuzey yönündedir. 'Kokaksu Kaplıcası' diye de anılır. Suyu bol miktarda kükürt ve radyoaktivite içerir. Saç dökülmesi ve çıbanlara, diğer cilt hastalıklarına, romatizmal rahatsızlıkla¬ra, solunum yolu hastalıklarına yararlıdır. Kente yakınlığı ne¬deniyle halkın rağbet ettiği bir kaplıcadır.

Niğde ilindeki şifalı su kaynakları ile konaklama tesisle¬ri hakkında bilgi almak isteyenler, Niğde Turizm Danışma Bü-rosu'na başvurabilirler.

1 yorum: