8 Nisan 2010 Perşembe

Kütahya

KÜTAHYA


Kütahya, 5000 yıldır kullanıla gelen kaplıca ve içmele-riyle Türkiye'nin en önde gelen illeri arasında yer alır. Termal tedavi olanaklarının ilk kez topluma sunulduğu eski bir Ana¬dolu kentidir. Bu durum Kütahya'yı turizm yönünden daha şanslı bir konuma yükseltmiştir. Nitelik ve nicelik itibariyle zengin kaynaklara sahip Kütahya ilinde, temiz konaklama te¬sisleri ve modern tedavi merkezleri bulunmaktadır.

Kütahya'nın şifalı suları, il merkezinden başlamak üze¬re giderek yakın ilçelere doğru genişleyen bir seyir izler. En önemli sular; Merkez, Simav, Gediz, Emet ve Tavşanlı ilçele¬rinde toplanmıştır.


Birbirinden değerli İncik Menba Suyu, Konak Menba Suyu ve Tellâl Menba Suyu gibi doğal su kaynaklarına sa¬hip Kütahya'da, ilk göze çarpan şifalı su kaynaklarından biri Yoncalı Kaplıcaları ve Çamur Banyosu'dur.

Kaplıca, Kütahya'nın 16 kilometre kuzeybatısında, Tav¬şanlı yolu üzerindeki Yoncalı köyündedir. Deniz seviyesin¬den 1010 metre yükseklikteki kaplıca alanı, yaklaşık 500 dö¬nümlük bir araziye yayılmıştır. Burası, Kirazlı çam ormanları ile Demirören ve Sarıören meşe ormanlarıyla kaplı, Kiraz Da-ğı'nın eteklerine kadar uzanan olağanüstü güzellikte bir din¬lenme yeridir. Dr. Rıza Reman 'Balneoloji' adlı eserinde Yoncalı Kaplıcaları'ndan söz ederken, Hierokles, Busching, Hassel, Harles gibi araştırmacı gezginlerin bu kaplıcalardan övgüyle söz ettiklerini yazar. Dr. Reman, aynı eserinde; "1884 tarihli Hüdavendigâr Vilayeti Salnamesi'nde, Yoncalı tabir olunan ılıca hamamının banisinin hükümdar-ı sâlifeden Key-kubat olduğu, meşhur ve mütevatidir kaydının bulunduğunu" söylemektedir. H. K. Erdem'den aktardığı bir başka ifadeye göre; "Yoncalı Kaplıcalan'nın Selçuklu hükümdarlarından Ala-eddin Keykubat zamanında inşa edildiği, halen kullanılan iki genel havuzun Selçuklu dönemi eseri olduğu ve zaman za¬man tamir gördükleri bilinmektedir" der.

wpr kaplıcanın kendine özel bir efsanesi olduğu gibi, Yoncalı Kaplıcalan'nın da çok yaygın bir efsanesi vardır:

"Selçuklu döneminde Kütahya'da, Sultan Alaeddin Key-kubat'ın perdedârı Ramazan Bey'in kızı Gülümser Hatun, çok kötü bir cilt hastalığına tutulur. Devrin hekimleri bütün gay¬retlerine rağmen bu iğrenç ve bulaşıcı hastalığı tedavi ede--mezler. Kızın sağlığından ümit kesilir ve bulaşma korkusu nedeniyle ıssız ve sakin bir yere bırakılması düşünülür. Gü¬lümser Hatun, beraberinde birkaç yardımcısıyla birlikte', bu¬gün 'Yoncalı' diye bilinen bölgeye getirilir. Çadırlar kurulur ve kız orada kendi kaderine terk edilir.

Cildinde oluşan yaralardan büyük üzüntü duyan Gü¬lümser Hatun ve beraberindekiler, bir gün, oralarda dolaşan tüyleri dökük, etleri yara içinde bir cılız tilki görürler. Tilki, düzenli olarak her gün ikindi serinliğinde, çadırın yanından geçerek bir yere gider ve döner. Merak edip ilgilenirler. Gün geçtikçe tilkinin yaralarının kapandığını ve tüylerinin yeni¬den çıktığını sezinleyen Gülümser Hatun, bir gün gizlice til¬kiyi takip eder. Bir de bakar ki, çayırlığın arkasında bir batak¬lık var ve tilki bir batağa girip yuvarlanıyor. Sonra, ikinci bir bataklığa giriyor ve son olarak da bir başka suda yıkanıp du¬rulanıyor. Kızın canyoldaşları, onun da çamur banyosu yap¬masını teklif ederler. Gülümser Hatun da bu doğrultuda ba¬taklığa girip çıkar, ardından sıcak suda yıkanır. Günden güne iyileşir, eski sağlığına ve güzelliğine kavuşmaya başlar.

Bir gün, tam banyodan çıktığı sırada, civardan geçen bir çoban onu görür. Yüksek sesle; 'İn misin, cin misin... yoksa peri kızı mısın?' diye sorar. Kız bundan çok memnun olur. Karşılıklı olarak birbirlerini severler ve hep beraber geri dö¬nüp babasının huzuruna çıkarlar. Babası çobana; 'Dile benden ne dilersin?' diye sorar. Çoban birkaç kez onun sağlığını di¬lerse de, sonunda Gülümser Hatun'ın ısrarlı bakışlarının etki¬si altında kalarak kızına talip olduğunu söyler. Hemen düğün dernek kurulur, kızla çoban evlendirilir. Yoncah'nın şifalı su¬larından memnun kalan baba da, şükran ve memnuniyetinin bir ifadesi olarak o mevkide bir hamam ve bir camii yaptırır. (1233) Bugün dahi bu camii ve hamam, şifa umuduyla gelen hastalara hizmet vermektedir."

Yoncalı Kaplıcalan'nı besleyen kaynaklar çoktur. Bile¬şimleri birbirine benzemekle beraber, beş ana grup halinde toplanmışlardır:

a) Göklıurna kaynakları: Bu kaynaklar, üç ayrı kaplı¬canın bulunduğu bir gruba hitab eder. Temperatürleri 39-43°C, pH değerleri 6.52-7.08 arasında değişmektedir. Bikar-bonatlı, sülfatlı, kalsiyumlu ve karbondioksitli sulardır. Top¬lam debileri 8 İt/sn. civarındadır.

(aa) Erkekler Hamamı: Radyoaktivitesi 7 emandır.

(ab) Arslanağzı Hamamı: Radyoaktivitesi 10 eman-

dır. Kayaların içine oyulmuş doğal bir kaplıcadır. 43°C'deki sı-

cak su, arslanağızı tarzındaki bir oluktan hamamın içine dö-

küldüğü için bu adı almıştır.

(ac) Kadınlar Hamamı: Radyoaktivitesi 7 emandır.

b) Namazgah Kaynağı: Son zamanlarda debisi azalan bu kaynağın suyu ayrı bir havuzda toplanmaktadır.

c) Çamur Suyu Kaynakları: Bu bölgede bulunan üç kaynağın ikisi tamamen bataklık halindedir. Üçüncü kaynağın debisi ise yüksek olup, etrafı çitle çevrilerek ayrı bir bölüm haline getirilmiş, çevresine dinlenme kabinleri ile duşlar ya¬pılmıştır.

Bu kaynakların radyoaktivitesi 19 emandır. Bileşiminde yüksek oranda kükürt bulunmakta, temperatürü ise 30-32°C arasında değişmektedir. 'Moor' türü çamurun en güzel örne¬ğini burada bulmak mümkündür.

d) Çelikli - Fokurdak Kaynakları: Bikarbonat, sülfat, kalsiyum ve magnezyum içeren kaynaklardır. Radyoaktivite¬leri 21 eman civarındadır. Vali Kaplıcası'ndaki havuzu bes¬leyen bu kaynaklar, aynı kaptajda toplanmış, radyoaktif ve çelikli sulardır.

e) Düldül Kaynakları: Bikarbonat, sülfat ve kalsiyum içeren bu kaynaklar, oligometalik maden sularının sahip ol¬duğu özellikleri gösterirler. Ortalama radyoaktif değerleri 15 emandır. Toplam debi miktarı 16 İt/sn.dir.

(ea) Küp Kaynağı Erkek Hamamı: Radyoaktivitesi 7 emandır.

(eb) Dübecik İncirli Hamamı: Debisi 5 İt/sn.dir.

Radyoaktivitesi 18 emandır.

(ec) Dübecik Gelinyatan Hamamı: Radyoaktivitesi

15 emandır.

(ed) Dübecik Altıntaş Hamamı: Radyoaktivitesi 15

emandır.

Yoncalı bölgesinde bulunan tüm kaynak sularının bile¬şimleri hemen hemen birbirinin aynıdır. Bunlar, toprak kale-vili, acı, bikarbonatlı sulardır. Toplam mineralizasyonları lit¬rede 800 miligram civarında olup, oligometalik suların özel¬liklerini gösterirler. Az miktarda karbondioksit, bazılarında yine az miktarda florür bulunmaktadır. Endikasyon özellikle¬ri birbirlerine yakın değerlerdedir. Ancak, burada sular, orga nik menşeli ve asırlardan beri birikegelmiş artıklarla karıştı¬ğından, yöreye has bir özellikte, bambaşka bir uygulama ola¬nağı ve zenginlik kazandıran çamurlara sahiptir. Organik,et¬kinliği bilinen maden sularının bu etkinliklerini bir kat daha fazlalaştıran çamur banyolarının yapılacağı ideal bir ortamı oluştururlar. 40°C civarındaki termalite, doğal yöntemlerle çamur banyosu yapılmasının yanı sıra, ağrılı organ ve eklem¬ler üzerinde lokal uygulamalara da imkân vermektedir.

Banyo ve çamur tedavisi; her çeşit romatizma, siyatik, deri ve kadın hastalıkları, gıda metabolizması bozukluğun¬dan ileri gelen gut ve şişmanlık hallerinde yararlı olur. Sula¬rın ve çamurun radyoaktiviteleri yüksek olduğundan, nevral-jSIi hastalara çok iyi gelir. Nevrit ve polinevritlerde, çocuk felçlerinde, kırık-çıkık sekellerinde, hareket sistemi aksaklık¬larında çok iyi sonuçlar alınır.

Yoncalı Kaplıcalarında bulunan Fizik Tedavi ve Rehabi¬litasyon Merkezi'nde; başta ortopedi ve fizik tedavi olmak üzere beş farklı branşta uzmanlaşmış doktor kadrosuyla, fiz¬yoterapist ve diğer yardımcı personel görev yapmaktadır. Merkezde ayrıca; Türk hamamı, jakuzzi, jimnastik salonu vs. gibi yardımcı üniteler de mevcuttur. Kür merkezine tedavi amacıyla gelen hastalar, önce uzman hekim kontrolundan ge¬çirilmekte, hastalığın tanısı konmakta ve sonra hekim ve fiz¬yoterapist işbirliğiyle özel bir tedavi programı hazırlanmak¬tadır. Söz konusu kaynaklardan 42°C sıcaklıkta çıkan termal suyun bikarbonat iyonunca çok zengin olması ve kalsiyum ve magnezyum iyonlarını da içermesi, Behçet hastalığı ve paget gibi hastalıkların tedavisini de mümkün kılmaktadır.

Kaplıca bölgesinin belediye hizmet sınırı içine alınmış bulunması, klasik koşullarda sürdürülen termal hizmetin gö¬rünümünü birden bire değiştirmiş ve Yoncalı Kaplıcalan'nın daha modern bir görünüm kazanmasına neden olmuştur. Bu gün, toplam yatak kapasitesi 1000'i aşmakta, çok sayıda otel ve motel, konaklama ihtiyacını karşılamaya yeterli olmakta¬dır. Bu tesislerden en önemlisi; dört yıldızlı TÜTAV Termal Otel ve Tedavi Merkezi'dir. Otel; 53 odada 184 yatak ve 8 süitle hizmet vermekte, fizik-tedavi, masaj, bitki ve çamur banyoları vs. gibi birçok üniteyi bünyesinde bulundurmakta¬dır.

Kütahya'nın ikinci önemli kaplıca grubu ise, Eskişehir yolu üzerinde, il merkezine 27 kilometre uzaklıkta, Sabuncu-pınar beldesine bağlı, eski adı Kızılsinler olan Ilıca köyünde bulunan Kızılsinler Kaplıcası'dır. 'Ilıcaköy Kaplıcası' ya da 'Harlek Kaplıcası' diye de anılmaktadır. Eskişehir-Kütahya ka¬rayoluna 4 kilometre mesafededir. Kaplıca alanının denizden yüksekliği 1050 metre olup, çevresi ormanlıktır. Bir vadinin iki yanına dağılmış evler ve villalarla kaplı tipik bir termal köy görünümündedir.

Kızılsinler Kaplıca'nın da kendine has bir öyküsü vardır. Bu öykü, her ne kadar Bursa-Çekirge Kaplıcalan'nın öyküsüy¬le benzerlik gösteriyorsa da, yine de tekrar tekrar anlatılacak güzellikte, destansı bir öyküdür.

"Evvel zaman içinde, insanların kaya kovuklarında, in¬lerde oturduğu bir çağda, şimdilerde hamam olan mağara bir koca ninenin evi, 'Boyalık' denilen yer de samanlığı imiş. Ni¬nenin sarı saçlı, çakır gözlü, bal tenli bir kızı varmış. Kızın vücudu kadar, içi de temiz ve güzelmiş. Eliyle büyüttüğü sa¬rı ineğe bütün sevgisiyle bağlanan kız, akşam sabah yemini, suyunu kendi eliyle verirmiş. Bir gece ineğine saman almak için samanlığa girmiş. Burada kulağına birtakım uğultular gelmiş. Çok derinden gelen bu sesleri hiçbir sese benzeteme-miş. Kulak vermiş, ses kendine hitabediyormuş:

- Güzel kız, melek kız! Geliyorum, geliyorum! Ama. söy¬le bana; harlayarak mı geleyim, gürleyerek mi?

O ana kadar korku nedir bilmeyen ceylan yapılı dağla¬rın kızı, ilk kez bu gizemli ses karşısında irkilmiş, ilk kez bu sesle ürpermiş, sarsılmış. Hemen nineciğine koşmuş. Heyeca¬nını onun sıcak koynunda söndürdükten sonra, her şeyi oldu¬ğu gibi anlatmış.

Nine ile sarı kız bir hayli düşünmüşler, ne bu diye? Dağ anası mı, orman ejderhası mı? İn mi, cin mi? Haydut mu, yok¬sa kıza gönül vermiş bir sevdalı mı? Ya harlamasına, gürleme-sine ne demeli? Bunu bir türlü çözememişler ve kimselerç di¬yememişler. Her iyi ve kötü gün gibi, o günün de sabahı ol¬muş. Gündüz gözüyle köşeyi bucağı aramışlar, taramışlar, ama hiç kimseyi bulamamışlar.

Ertesi gece, her nedense, vakti geldiğinde kızla ninesi yerinde duramamış, samanlığa koşmuşlar. Bu sefer ses daha açık ve belirgin geliyormuş. Nine girdiğinde susan, kızla yal¬nız kaldığında beliren ve benliklerini sarsan o sese karşı yine hiçbir şey diyememişler. Üçüncü gün kız kararlıymış. Gaipten gelen sesin sahibi her kimse, neyse çıksın meydana istiyor¬muş.

O gece, karanlıkların derinliğinden süzülen ses tekrar ortaya çıkmış. Uğultular güçlenmiş ve sanki kayalar birden

bire dile gelmiş. Ses;

- Güzel kız, sarı kız! Geliyorum, geliyorum... izin ver!

demiş.

Kızın şiddetle çarpan göğsünden yanıt olarak küçük bir

çığlık yükselmiş. Dayanamayıp;

- İn misin, cin misin? Ne isen gel de göreyim! diye ba¬ğırmış.

Ses tekrar sormuş:

- Harlayarak mı geleyim, gürleyerek mi?

Kız da, tüm cesaretini toplayarak karşılık vermiş:

- Harlayarak gel, ey mübarek!

Bu duyulan son ses olmuş. Oyuklardan, deliklerden fış¬kıran sular her tarafı kaplamış. Samanlığa dolan sıcak sular, kısa sürede bu ay parçası kızı sarıp götürmüşler.

Koca nine ile sarı inek ne olmuş bilinmez! Fakat, o gün¬den beri hamama giren ince, duygulu ve temiz içli kızlar, ha¬mamın loşluğu içinde harlayarak akan suların aynasında, sa¬rı saçlı, altın telli, melek çehreli bir kızın gülümsediğini gö¬rürler, akan suyun sesine karışan şakıyan sesini duyarlar ve onun sıcaklığında sarı kızın gönül ateşini bulurlar..."

Kızılsinler Kaplıcası'nda da, bileşimleri birbirine olduk¬ça benzeyen çok sayıda sıcak ve soğuk su kaynağı bulunmak¬tadır. Temperatürleri 25-43°C arasında değişen bu kaynaklar¬dan bazıları kaplıca, bazıları da içme olarak kullanılmaktadır.

Mağaranın içindeki bir kayadan çıkan en önemli kay¬naklardan biri Harlek adıyla bilinmekte ve bir havuzda top¬lanmaktadır. Bu su, Erkekler Hamamfnın tamamını, Kadınlar Hamamı'nın da yarısını beslemektedir. Önemli bir diğer kay¬nak ise Haslas Kaynağı'dır. Bu kaynak, açık yüzme havuzu¬nu besler. Üçüncü önemli kaynak ise, Göz Suyu'dur. Diğer küçük kaynaklar, dere yatağının karşı tarafında yer alan otel ve motellerin banyolarını beslemekte kullanılmaktadır.

Yaz kış sürekli kür uygulamalarının yapılabildiği ender kaplıcalardan biri olan Kızılsinler Kaplıcası'nın suyu; madeni az, yani oligometalik ılıca ve içmeler grubuna dahil, bileşi¬minde kalsiyum bikarbonat, sülfat ve magnezyum bulunan bir sudur. Az miktarda da iyot ve bromür içerirler. Kaynakla¬rın sıcaklıkları 25.2-43°C arasında değişmektedir. Radyoakti¬viteleri 0.32-1.82 eman, pH değerleri ise 6.64-6.87 arasında¬dır. Toplam debileri 41 İt/sn.dir.

Banyo tedavisinden; her çeşit romatizmalılar, nevralji ve nevritliler çok faydalanırlar. Açık havada yapılacak banyo-

Iar; çocuk felçleri, hemipleji ve kırık-çıkıklardan sonra bacak¬ların güçlenmesine çok iyi gelir. Cilt ve kadın hastalıklarına önerilen bir sudur. Kadınlar Hamamı içinde bulunan Göz Su-yu'nun da, göz hastalıklarının tedavisinde yararlı olduğu bi¬linmektedir. Yine aynı hamamda yer alan çeşmenin suyu müshil etkisi göstermektedir.

Daha önce de söylediğimiz gibi, bu bölgede çıkan bütün maden sularının bileşimleri aşağı yukarı birbirinin aynıdır. Bir litredeki total mineralizasyon miktarı 800 miligramı geç¬memektedir. Taşıdıkları hâkim anyon bikarbonattır. Buna gö¬re, tüm bu suları, toprak alkali, bikarbonatlı, oligometalik su¬lar grubuna dahil etmek gerekir. Ayrıca, az miktarda sülfat anyonu içerenleri de vardır. Her iki kaynağın suyu, Göz Suyu kaynağından farklı olarak 43°C termalite gösterirler. Sofra su¬yu özelliğini taşıyan bu sular, genellikle alkalik sofra suların¬da olduğu gibi, karaciğer ve safra yolları üzerinde, özellikle sülfat içermeleri nedeniyle de böbrekler üzerinde hafif bir et¬ki oluştururlar. Keza, metabolizma hastalıklarında, kan düze¬yinde birikmiş bazı maddelerin temi denmesinde bir lavaj su¬yu olarak değerlendirilebilirler. Sıcaklığı yüksek olan sularla yapılan uygulamalar, bilhassa ağrılı sendromların tedavisin¬de endikasyon kazanır.

Kaplıcada, tedavi tesisi olarak; günlük su ihtiyacı 480 metreküp olan üstü açık bir yüzme havuzu, Kadınlar Hama¬mı ile Erkekler Hamamı'nda birer havuz bulunur. Yardımcı te¬sis sıkıntısı çekilmez. Konaklama için ise, çok sayıda otel, motel, pansiyon ve kamp yeri mevcuttur. Toplam yatak kapa¬sitesinin 1500'ü bulduğu kaplıca alanındaki en önemli tesis, Kütahya Belediyesi'ne ait olan iki yıldızlı Harlek Termal Otel'dir. 75 odada 168 yatakla hizmet veren tesisin, ayrıca 30 adet Bungalow tipi evi de mevcuttur. Tepe üzerinde, çam or¬manları arasında bulunan otelin çevresinde trekking parkur¬ları ve piknik alanları yer alır. Otelde; termal yüzme havuzu, havuzlu Türk hamamı, sauna, sağlık kabini vs. gibi üniteler bulunmaktadır.



Kütahya'nın Domaniç ilçesindeki Uıcaksu Şifalı Suyu,

yöre halkının rağbet ettiği sıcak su kaynaklarından biri olup, çevresi mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Aynı şekilde, Tav¬şanlı ilçesindeki Göbel Kaplıcası da, hem sağlık, hem de dinlencenin birlikte sağlandığı ender yörelerden biridir.

Kaplıca; ilçe merkezinin 7 kilometre güneybatısında, Göbel köyü sınırları içindedir. Madeni az ılıca ve içmeler gru¬bunda değerlendirilen suyu, bikarbonat, kalsiyum ve mag¬nezyum içerir. Temperatürü 32.8°C, radyoaktivitesi 9.53 eman, pH değeri 6.74'tür.

Total mineralizasyonu litrede yarım gram civarında olan, toprak alkali, bikarbonatlı, gazsız bir maden suyudur. Sofra suyu olarak değerlendirilebilir. Oligometalik karakteri göz önüne alınacak olursa, diüretik tesiri ortaya çıkacaktır. Şu halde metabolizma hastalıklarında ve asitli ortamda geli¬şen böbrek taşlarında lavaj suyu olarak kullanılanbilir, diürez kürlerinde değerlendirilebilir. Banyo tedavisi; hemipleji, ço¬cuk felçleri, kırık-çıkık sekelleri, romatizma, nevralji, açık ya¬ra, çıban ve cilt hastalıklarında yararlıdır.

Kaplıcanın dört büyük tedavi havuzu ve çok sayıda kü¬çük banyosu vardır. Su, büyük havuzun dibinden kaynar ve sonra diğer havuz ve banyoluklara dağılır. Sosyal tesis sıkın¬tısının çekilmediği kaplıcada, mevcut konaklama tesislerinin toplam yatak kapasitesi 500'ü geçmektedir. Yine de, sezon boyunca, çevrenin mesirelik olması nedeniyle pek çok sayıda kamp çadırı kurulmaktadır.

Kütahya'nın Gediz ilçesi de, bünyesinden fışkıran sıcak ve şifalı su kaynaklarıyla tanınmış bir ilçedir. Gerek geniş Ge¬diz Ovası'nda, gerekse Murat Dağı'nın bulutları okşayan zir¬vesinde yer alan bu kaynaklar, yurdun dört bir köşesinden şi¬fa umuduyla gelen hastalara deva olmaktadır. Başlıcaları şun¬lardır:

Gediz Ilıcası: Gediz'in 20 kilometre kadar güneybatı¬sında, Simav yolu üzerindedir. Çam ağaçlarıyla süslü bir va¬dinin içinde, denizden 710 metre yükseklikte bulunur.

'Buğuldak', 'Kara Hasan' ve 'Traverten' adlı kaynaklar¬dan çıkan suyun sıcaklığı 78-79°C, debisi 23 İt/sn., pH değer¬leri 6.5-7.9 arasında değişmektedir.

Sodalı sıcak maden suları grubuna dahil olan suyu, ay¬rıca sülfat ve serbest karbondioksit içerir. Banyo tedavisi, her türlü kas ve spazm ağrılarına iyi gelir. Sinir sistemine bağlı sı¬kıntıları rahatlatır. İçme olarak kullanıldığında; karaciğer ve böbrekler üzerinde olumlu etkisi görülür.

Gediz llıcası'na, kaplıca mevsiminde çevre illerden pek çok ziyaretçi gelmektedir. Konaklama sorunu yaşansa da, sosyal ihtiyaçların karşılanması konusunda bir sıkıntı bulun¬mamaktadır.

Murat Dağı Kaplıcaları: İlçe merkezine 30 kilometre uzaklıkta, Uğurluca köyü sınırları içindedir. Deniz seviyesin¬den yüksekliği 1450 metre olup, Murat Dağı'nın batı etekle¬rinde yer alır. Kaplıcalar, doğal termal ve klimatik koşulları bir araya getiren değerli şifa kaynaklarımızdan biridir.

Çam ormanlarıyla kaplı Murat Dağı ve eteklerinde yeral-dığı kaplıca bölgesi, temiz havasıyla tam bir dinlenme yeri¬dir. Burada bulunan Kızılay Kampı, gençlerin bu ihtiyaçlarını gidermek için kurulmuştur.

Üç ayrı kaynaktan oluşmuş kaplıca; kalsiyum sülfallı ılı¬ca ve içmeler grubuna dahildir. Bileşiminde; sülfat, kalsiyum, magnezyum ve bromür bulunur. Bu kaynaklardan Koca Ha-mam'daki radyoaktif oran, diğerlerine, yani Hacettepe Ha¬mamı ile Kamp Hamamına göre çok daha yüksektir. (23 eman) Temperatürleri ortalama 41°C, radyoaktiviteleri 0.21 emandır. pH değerleri 7.2-7.6 arasında değişmektedir. Top¬lam debileri 23 İt/sn.dir.

Banyo tedavisi; romatizma, nevralji, nevrit, sinir hasta¬lıkları, ruhsal yorgunluk, kadın hastalıkları, cilt hastalıkları ve vücut ağrılarına iyi gelir. Suyun sıcaklığının normal olma¬sı, önemli bir etkendir. Lokomotör sistemin ve batın hastalık¬larının muhtelif ağrılı sendromlarında kullanılan değerli bir yardımcıdır. Antaljik ve antispazmodik etkisi, içme kürleriy-



446

44.7

le birlikte değerlendirildiğinde, safra kesesindeki taş oluşu¬muna zemin hazırlayan safra stazmın çözülmesinde, keza böbreklerde oluşan taşların atımını kolaylaştırmada geniş öl¬çüde faydalı olur.

İçme tedavisi ise, idrar yolları iltihaplarının giderilme¬sine, küçük taşların düşürülmesine ve karaciğer hastalıkları¬na önerilir. Hacettepe Hamamı suyunun diüretik etkisi vardır. Banyoyla birlikte daha yararlı olur. Böbrek ve karaciğer üze¬rinde çok daha fazla etkilidir. Böbrekte idrarın süzülme mik¬tarına etki ederken, glamerüllerde filtrasyon faaliyetini uya¬rır. Karaciğer üzerinde, özellikle safrayı sulandırıcı ve akımı¬nı hızlandırıcı bir etkisi görülür. Kalevi sulardan sonra, kara¬ciğer ve safra yollarının muhtelif hastalıklarında en çok kul¬lanılan maden suyudur.

Kaplıcadaki genel tedavi tesisleri; dört büyük havuz ile sıra banyolardan ibarettir. Modern anlamdaki sosyal tesisleri yeterli düzeydedir. Konaklama ihtiyacını karşılamak üzere, yatak kapasitesi 500 civarında çok sayıda otel, motel vardır. Yurdumuzun en güzel çam ormanlarının bulunduğu mesire¬lik bir alan olması nedeniyle, temmuz-eylül ayları arasında kamp kurmak da mümkündür. Murat Dağı Kaplıcalan'nın şi¬falı sıcak su kaynakları ile hemen yanıbaşında yer alan ve in¬sana zindelik veren soğuk su kaynakları, mevcut doğal güzel¬lik ve iklim koşullarıyla da birleşince, dünyanın en güzel yer¬lerinden birini oluşturmuştur.

Arapoğlu Maden Suyu: Murat Dağı'nın Arapoğlu Yay-lası'nda bulunan bu maden suyu, böbrek ve idrar yollarında¬ki kum atımını sağlamakla tanınmış şifalı bir kaynaktır. Suyu soğuktur, sadece içme olarak kullanılır.

Kütahya'nın en güzel ilçelerinden Simav'da da çok sayı¬da şifalı su kaynağı bulunmaktadır. Simav ilçesi, doğal güzel¬liklerinin yanı sıra doğu-batı yönünde uzanan aktif bir fay hattı üzerinde yer alan kaplıcalarıyla da ün yapmıştır. Bölge¬nin tektonik yapısından kaynaklanan depremler nedeniyle, bazı kaplıcaların suyu zaman içinde kaybolmuş, daha sonra tekrar eski kaynağına dönmüştür. Bölgenin en tanınmış kap¬lıcası, Eynal Kaplıcaları'dır.

Eynal Kaplıcaları; Simav'ın 4 kilometre kuzeydoğusun¬daki Eynal köyü sınırları içinde yer alır. Gölcük Dağı'nın etek¬lerinde, çok geniş bir araziye yayılmış durumdadır. Kaplıca alanının denizden yüksekliği ortalama 860 metredir.

Eynal Kaplıcalan'nın çok eskiden de kullanıldığı, bazı tarihi kayıtlardan ve yörede bulunan yıkıntılardan anlaşıl¬maktadır. Çamaşırlık Kaynağı'nın çıktığı yerde bulunan tarihi hamam kalıntısı bunu doğrulamakla beraber, bu kalıntıların Roma dönemine ait olduğu tam olarak tespit edilmiş değildir. Yaklaşık 3000 yıldan beri şifa dağıtan Eynal Kaplıcaları için, 1671 yılında bölgeden geçen Evliya Çelebi; "Dünyada ve Ana¬dolu'da pek çok kaplıca gezdim, gördüm. Ama Eynal gibisini görmedim. Böylesi yeryüzünde yoktur." demiştir.

Eynal Kaplıcalarında pek çok kaynak vardır. Bunların bazıları kaynadıkları yerde kaybolurlar. Sıcaklıkları 95kl'yi bulur. Bunlara halk 'Şeytan kaynaklan' adını takmıştır. Dep¬remler sırasında bazı büyük kaynaklar kaybolmuş, yerlerine yeni kaynaklar çıkmıştır. Bölgede belli başlı beş kaynak sayı¬labilir. Bunlar; 'Çamaşırlık kaynağı', 'Çamaşırlık üstü kaynağı', 'Erkek hamamı kaynağı', 'Kadın hamamı kaynağı' ve 'Böbrek¬ten Suyu kaynağı'dır.

Bu kaynaklar, madeni az, yani oligometalik sulardır. Bi¬leşimlerinde; bikarbonat, sülfat, sodyum ve arsenik bulunur. Bazılarında ek olarak metaborik asit, florür ve bromür vardır. Kadınlar hamamı kaynağında ise kalsiyuma rastlanmıştır. Temperatürleri 43-83°C, radyoaktiviteleri 1-3 eman, pH de¬ğerleri ise 6.36-8.46 arasında değişmektedir. Banyo tedavisi; her çeşit romatizma, nevralji, nevrit ve kadın hastalıklarına, kırık-çıkık sekellerine iyi gelir. Cilt hastalıklarına da tavsiye

edilen bir sudur.

Bölgede pek çok sıcak su kaynağı saptanmıştır. Bu ne¬denle oluşan debi fazlalığı, geniş uygulama olanaklarını da beraberinde getirmektedir. Bileşimleri birbirine benzemekte ve Kütahya bölgesi sularının genel karakteristik özelliklerine uymaktadır. Bu sular, acı, bikarbonattı, alkalik sulardır. Total mineralizasyonları biraz daha artmış, litrede 2 grama yaklaş¬mış durumdadır. Ancak, Kadınlar Hamamı'nın suyunda oligo-metalik özellikler daha belirgindir. Taşıdığı yüksek florür ve 83cC'ye varan sıcaklığıyla dikkati çeker. Dış uygumalarda de¬ğerlendirildiği taktirde, bu suların, özellikle lokomotör siste¬min ve batının ağrılı sendromlarından ziyade, jinekolojik sendromlarda ve spaztik ağrılar üzerinde sedatif bir etki gös¬tereceği ve iyileşme süresini hızlandıracağı açıktır. Özellikle bel ve boyun kireçlenmelerinde, kas zayıflığında, felçlerde ve ameliyat sonrası egzersizlerde kullanılması doğru olacaktır. Termik etkisiyle kan dolaşımını hızlandırır, kas gerginlikleri¬ni çözer, ağrıları dindirir, hareket kapasitesini ve ter bezleri¬nin etkinliğini arttırır.

Eynal yöresindeki sıcak su kaynaklarından elde edilen jeotermal enerjiyle, sadece kaplıca tedavi tesisleri değil, yö¬rede bulunan termal oteller ve motellerin yanı sıra, Simav'da¬ki ev ve işyerleri de, bölgedeki seraların ısıtılması da gerçek¬leştirilmektedir. Elde edilen buharın sıcaklığı 163cC'ye ulaş¬maktadır.

İnsanlar bu kaplıcalara, kent yaşamının karmaşasından sıyrılmak amacıyla da gelmektedirler. Yine de gelenlerin ço¬ğunluğunu, sağlığına kavuşmak özlemiyle gelenler teşkil et¬mektedir. Kaplıca yöresinde ilk konaklama çalışmalarına 1934 yılında başlanmış ve kısa sürede yüksek bir kapasiteye ulaşmıştır. Bölgede; pansiyon olarak kullanılan 650 yatak ka¬pasiteli lojmanların dışında, iki de otel bulunmaktadır.

Eynal Kaplıca Oteli: Belediyeye ait olan bu tesiste, ter¬mal sular birçok hastalığın tedavisi için kullanılır. Her türlü sosyal gereksinimin karşılandığı otelin; yüzme havuzu ve iki hamamı vardır. 20 odalı tesisin toplam yatak kapasitesi 65 ci¬varındadır.

Otel Poyrazoğlu: Kaplıca sularının kullanıldığı ikinci tesistir. Bütün yıl açık olan otel, 50 yatak kapasiteli ve her türlü konfora sahiptir.

Simav ilçesindeki şifalı su kaynaklan sadece Eynal Kap¬lıcalarıyla sınırlı değildir. Aynı oranda rağbet gören çok sayı¬da kaynağın arasında bilhassa iki tanesi dikkati çeker.

Naşa Kaplıcaları ve Çamur Banyoları: Simav'ın 7 ki1 lometre kuzeybatısında, Simav-Dağardı-Bursa karayolu üze¬rinde, Naşa köyü yakınlarındadır. Yeraltı kaynakları açısından zengin olan Simav'da, Eynal Kaplıcalan'nı besleyen fay hattı buradan da geçmektedir. Acı, bikarbonatlı olan suyu; kalprda-mar hastalıklarına, özellikle damar sertliği ve tansiyona iyi gelmektedir.

Naşa Kaplıcaları, deri hastalıklarına yararlı olan çamur banyolarıyla da tanınmıştır.-Banyo tedavisinin kırık-çıkık se-kelleri üzerinde çok olumlu etkisi görülür. Kaplıca'da; 13 oda¬lı küçük bir konaklama tesisi bulunmaktadır.

Çitgöl Kaplıcaları: Bölgenin üçüncü kaplıcasıdır. Aynı istikâmette, ilçe merkezine 5 kilometre uzaklıkta, Simav Ova-sı'nın kıyısında yer alır. 1988 yılında hizmete açılan kaplıca¬nın suyunu aynı kaynaklar besler. Büyük bir hamamı ve 32 odalık konaklama tesisi bulunmaktadır.

Kütahya'nın Emet ilçesi, ilçe bazında, belki de Türki¬ye'nin en zengin potansiyeline sahip ilçesidir. Buradaki şifalı su kaynakları saymakla bitmez. Bellibaşlıları şunlardır:

Emet Kaplıcaları: İlçenin ülke çapında ün kazanması¬na neden olan kaplıcalar bu başlık altında toplanırlar. İlçenin en ilgi gören şifalı su kaynaklarıdır. Kütahya'ya bir hayli uzak olmaları (102 km.) hiçbir şeyi değiştirmemekte ve halkın akın akın bu bölgeye gelmesine neden olmaktadır.

Ağırlıklı olarak soda ve sülfat içeren bu sular, aynı za¬manda radyoaktif özellik gösterirler. Romatizma ve cilt has¬talıkları için önerilen sulardır. Bu arada, sindirim ve dolaşım sistemi hastaları da bu sulardan büyük yarar sağlarlar.

a) Yeni Hamam: Geniş yüzme havuzu, özel banyoları ve modern oteli ile yerli ve yabancı turistlerin her türlü ihti¬yaçlarına cevap verebilecek bir tesistir. Sularının üstün şifa özelliği ve çevresinin asırlık ağaçlarla kaplı huzur veren bir yer olmasıyla tercih edilmektedir. Radyoaktivite oranı 21.8 emandır.

b) Davutlar Kaplıcası: 'Davutlar Hamamı' diye de anı¬lır. Radyoaktiviten suları cilt ve romatizmal hastalıkların te¬davisinde kullanılmaktadır.

c) Kaynarca Kaplıcası: Radyoaktivitesi en yüksek (26 eman) sudur. 'Kaynarca Hamamı' diye de bilinir. Temperatürü 47-50°C arasında değişir. Depremden en büyük hasarı gör¬müş, sonradan yeniden tamir edilmiştir. Romatizma ve siya¬tik hastalıklarının tedavisinde yararlıdır.

d) Yeşil Kaplıca: ilçenin hemen çıkışındadır. Denizden yüksekliği 853 metre olan kaplıcanın debisi 5 İt/sn., tempe¬ratürü 43°C'dir.

Dereli Kaplıcaları: Emet ilçesindeki ikinci büyük kap¬lıca grubudur. İlçe merkezinden 27 kilometre uzaklıkta, Emet-Tavşanlı yolu üzerinde, Dereli mevkiindedir. 'Dereli Ha¬mamları' diye de bilinir. Kükürtlü maden suları grubuna da¬hil olan bu kaplıcalar, bol miktarda karbondioksit içerirler. Karaciğer, safra kesesi ve böbrek rahatsızlıklarına, solunum yolları hastalıklarına, kalp-damar şikâyetlerine, romatizmal hastalıklara, her türlü ağrı ve sızılara şifa olan kaplıcalardır. Derekaynağı Kaplıcası ile Çardakönü Kaplıcası, Dereli Kaplıcaları'nın en önde gelenlerindendir. Basit tesislere sahip bulunmalarına rağmen, büyük rağbet gören kaplıcalardandır.

Yukarı Yoncaağaç Ilıcası da, Emet'in bir başka şifalı su kaynağıdır. Bikarbonat ve sülfat içeren suyu; sindirim sis¬temi rahatsızlıklarına, kalp-damar hastalıklarına, beslenme bozukluklarına iyi gelmektedir.

Samrık Kaplıcası: Emet'in 6 kilometre kuzeybatısında, Samrık köyündedir. 'Samrık Suyu' diye de bilinir. Bölgedeki diğer suların özelliklerini gösterir.

Hamamköy Kaplıcası: Emet'in 20 kilometre güneyinde, Hamam köyündedir. Sülfatlı sıcak maden suları grubuna dahil olan suyu; mide, bağırsak, karaciğer, safra ke¬sesi ve böbrek hastalıklarına iyi gelir, beslenme bozuklukla¬rını düzenler.

Yeniceköy Kaplıcası: Emet yakınlarındaki Yenice kö¬yündedir. Şifalı suyu, romatizma ve siyatik hastalıklarına iyi gelir. Yoğun talep gören kaplıcalardan biridir.

Mürdesenk Maden Suyu: Aynı yerden kaynayan bir diğer maden suyu kaynağıdır. Acı, bikarbonatlı sulardandır. Sindirim sistemi rahatsızlıklarına, kalp-damar hastalıklarına yararlıdır. Ünlü bir şifalı su kaynağıdır.

Hasanlar Köyü Şifalı Suyu: İlçe merkezine 30 kilo¬metre uzaklıktaki Hasanlar köyündedir. Soğuk ve içimi güzel olan bu su hazımsızlığa iyi gelmektedir.

Espehi Şifalı Suyu: Emet yakınlarında şifalı bir içme¬dir.

Ege Bölgesi'nin diğer illerinde olduğu gibi, konaklama sorununun pek yaşanmadığı Kütahya ve bağlı ilçelerinde, böylesine zengin ve şifalı su kaynaklarından yararlanmak is¬teyenler, Kütahya Turizm Danışma Bürosu'na müracaatla iste¬dikleri bilgiyi alabilirler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder